Ulu hakan 1.Kılıçarslan’ın mezarının Silvan’da bulunmasına hiç şaşırmadım.
Bliyordum, Haçlı seferlerini durdurmuş hakanlarımızın daha birçoğunun onursal mezarları oradadır!
Yıllarca SİLVAN tarihinden söz ettim. Ünvanı ŞEHİTLER ŞEHRİ’dir. NEDEN diye kimse sormadı.
Sadece kazıdan tanıdık biri çıktığı zaman HA… diyorlar.
Şu anda bile eminim neden Silvan’a gömüldüğünü kimse sormayacak.
Biz kuş hafızalı olduk, hep bizden önce burası gavurlarındı diye kandırılmaya teşne olduk, tembel olduk, kolaycı olduk.
İşin büyük sırrı HASUNİ MAĞARALARINDA.
MS.60 yılında Romalı Yahudi lanetli tefeci korsanlar Kudus’e ve Silvan’a saldırdılar,
Korbula’yı saldılar üstümüze. Sirkasyalı Başoğuzlu krallarımızın VI.Mitridate’nin koruduğu bilim adamlarının MÖ.60’de Anadolu bilimevlerinden buraya taşıyarak koruma altında aldığı Hasuni mağara evler buradadır. Zamanında adı Tigran Agarta (Med Opa Damia) idi.
Romalı Yahudi oligarkların Anadolu’yu tarihsiz bırakılma kararına uyularak yerle bir edilirken Dikran Kerti yapımı için 10 yıl yıkımı da 10 yıl sürdü. Roma’ya taşıya taşıya bitiremedikleri hazineleri için Etrüsk efsanelerinde geçer, operalara müzikallere tiyatrolara konu olmuştur. Etrüsk efsanelerinde çocuklar ona tekerleme yaptı:
“Atının su kovası da altındandı
Çatal Kaşıkları bile altındandı”
Ağlıyorum ki o araştırmalarımı Türk tarihçileri iplemedi, bizimkiler, rahmetli oldu Haluk Tarcan ağabeyimiz dahil, bizleri Asya’da dağ başlarındaki kaya damgalarıyla oyaladılar, oysa Anadolu’nun ortasında HASUNİ Mağaralarında Silvan Şehitler Şehri’nde büyük bir Türk uygarlığını Romalı intikamcı Neronlar Korbulalar tarihe gömmüştü, konuşmadık.
Dilerim şimdi SİLVAN Türk Uygarlığı konuşulur. Selahattin Eyyübi de orda gömüldü, ortak nedeni vardı, onurumuz olmalıdır bunları konuşmak… Eğer Süleyman Şah bir yere nakledilecekse orasıdır yeri, mesela! Bunlar Türk Tarih Kurumu yok edilmeseydi elimizde hazır olurdu. Devletin hafızası böyle tarih kurumlarıyla olur, onu yok edenlerin günahı boynuna.
İstanbul’da EYÜP SULTAN haziresinde yatıyor olmak nasıl devlet katında onursal bir gömülmedir, Silvan’da yatmak öyledir. Kılıçarslan onun için orada hem de halkın rahatlıkla ziyaret edeceği parkın içine gömülmüştür. Çünkü antik Silvan’ın her yeri şehitliktir, tarihtir.
Özetle SİLVAN antik Türk Ata Mezarlığımızdır. Nedenlerini benden dinleyecek kimse çıkmayacak, kimse benim anlattıklarımda o beş para etmez tezlerine alıntı yapmacak, onun için ısrar etmiyorum. Ama tarih baba ulu atalarımızın ruhunu yüzünü durup durup bize işte böyle gösteriyor, UYANIN diyor.
Andıkça gözyaşlarımı içime akıttığım bir tarihtir Silvan HASUNİ KAYA EVLERİNDE 300 Bilimadamının MS.60 da Korbula tarafından nasıl öldürüldükleri öyküsü. Anadolu’nun Ahlat kadar önemli Türk kalesidir Silvan.
Umarım sesimi bir duyan çıkar.
Şu saray tarihçisi birileri de 2.Kılıçaslan’ın torunu Hüseyin Avni Paşa’nın kimin torunu olduğunu görsünler. Karadağ’da son haçlı ordularını yenerek Osmanlı’ya son meydan savaşı kazandırmış madalyalı bir paşanın kimin torunu olduğunu görsünler. Ona burun kıvırarak Jön Türk diyen kimi saray tarihçileri şimdi hiç memnun olmamışlardır.
Silvan, büyük onarım görerek Şehitler Şehri adını aldığı 550 yılında da
Türk şehriydi. Böyle biline.
Azim ve Karar
1949 Rize doğumludur. İlk, orta ve lise eğitimini Rize’de tamamladı. 1970 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’nden mezun oldu. Anaokulundan üniversiteye kadar her kurumda müzik öğretmeni ve drama eğitimcisi olarak çalıştı. 2006 yılında emekli olduktan sonra da eğitimci yazar olarak yazılarına devam etti.
Morgül, Macaristan Sultan Kutay Enstitüsünde Müzikoloji eğitimi aldı. Ulusal ve Uluslararası kongrelerde Eğitimde Drama ve Kodaly yöntemleriyle çalıştaylar gerçekleştirdi. Çocukluk Çağı Müzik Eğitiminde uzmanlaştı ve kitaplar yazdı. Ayrıca Eğitimde Drama pedagojisine sahiptir. Yazar bu pedagojik birikimiyle MEB’nın 2005 sonrası bastığı ders kitaplarında tespit ettiği pedagojik yanlışlara İdare Mahkemelerinde davalar açtı, Ankara Cumhuriyet savcılığına suç duyuruları yaptı, çok sayıda bilimdışı ilkokul ders kitabının kaldırılmasını sağladı.
1970’li yıllarda okutulan tüm okul kitaplarını sahaflardan topladı, “mahiye.com” internet sitesinde ücretsiz erişime koydu. Televizyonlarda katıldığı eğitim programlarını ve hazırladığı “Evde Okuma Yazma” videolarını “mayana1950” adlı youtube kanalında yayına koydu.
Mahiye Morgül Antik Karadeniz tarihiyle ilgili araştırmalarıyla da bilinmektedir. Korona yasağına memleketi Rize’de yakalanınca boş durmadı, 300 kadar Rizeli Kuvayi Milliye kahramanımızı mahalle ve köylerine göre listeledi, çok sayıda gazinin mezarlarını tespit etti, milli bayramlarda gazi mezarlarına bayraklı ziyaret başlattı.
Yazarın yayınlanmış kitapları şöyledir: Çocukluk Çağı Müzik Eğitimi (YA-PA, İstanbul 1995), Müzik Çalışalım (KÖK, Ankara 1997), Oyunlu Şarkılar (KÖK, Ankara 1998), Eğitimde Yaratıcı Dramaya Merhaba (KÖK, Ankara 1999), Müzik Nasıl Öğretilir (Yurtrenkleri, Ankara 2001), İlk Çocuklukta Müzik Nasıl Öğretilir (2003 Kök), Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma (Otopsi yay. İstanbul 2006), Eğitim Küresel Piyasaya Teslim (Ankara 2011), Okulda Zihin Terörü (Ankara 2015), Rize Türküleri Deyince (Ankara 2017)
Yazarın bütün kitapları mahiye.com sitesinde Mayana Kitaplığında ücretsiz erişime açıktır, yerel gazetelerde ve mahiye.com sitesinde yazılarına devam etmektedir. Türkiye Polifonik Korolar Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi demokratik kitle örgütlerine üyedir. İki çocuk annesidir.