Gerçekten 1921 anayasasını talep edenler var mı? Evet var. Nereden anlıyoruz? PKK ve türevleri gibi bölücü terör örgütleri, HÜDAPAR gibi bölücü ve aşırı solcu partilerin program ve bildirilerinden.
Gerçekten 1921 anayasasını talep edenler var mı? Evet var. Nereden anlıyoruz? PKK ve türevleri gibi bölücü terör örgütleri, HÜDAPAR gibi bölücü ve aşırı solcu partilerin program ve bildirilerinden. TBMM’de grubu olan iktidar ve muhalefet partilerinin ise (İYİ Parti hariç) açıklamalarından. Program ve seçim Beyannamelerinde “Türk” adına nerdeyse hiç yer vermezken, milletin ayrılmaz ve eşit parçaları olan vatandaşlarımızın “dil ve özerklik sorunlarından” çokça bahsetmelerinden.
Peki resmi gerekçeleri ne denirse, o da belli: Yukarıdaki bilgi ve belgelere rağmen, 1921 anayasasının “Daha demokratik” olduğu için istiyorlarmış(!) 50 bin insanımızın katili PKK’nın siyasi uzantısı parti de demokratikmiş(!) şu hale bakın. Onu geçelim. Demek ki, kişi hakları ve özgürlükleriyle ilgili “demokrasi” birden grup hakları talebine dönüştürülüp Türk milletinin bütünlüğüne karşı kullanılmak isteniyor. Bütün bu çarpıtmalar acaba bilgisizlikten mi, yoksa örtülü amaçların gereği mi, yoksa oy hesabı uğruna mı yapılıyor?
Sözün burasında 1921 anayasası üzerinde duralım. 1921 Anayasası’nın üzerinden yüz yıl geçti. Ama tartışmaları bitmedi. Bu anayasanın görülmek istemeyen en önemli maddesi şu: Türk tarihinde ilk defa “Hâkimiyet bilakaydüşart (kayıtsız şartsız) milletindir” ilkesi resmen ilan edilmesidir. Yani “millî egemenlik hanedandan alınıp, çağın anlayışına göre Türk milletine devredilmiştir. Halen de devam etmektedir. Ama 1921 Anayasası’yla Vilayet (İl)’lere “muhtariyet” tanınmasını “özerk yönetim” olarak zannedenler bu düzenlemeye dört elle sarılmaktadırlar. Gerçekle ilgisi olmadığı halde, anayasada “Lazistan” ve “Kürdistan” gibi “eyalet” isimlerin verildiğini öne sürerek, günümüzde de benzeri uygulamaların hayalini görmekteler. Hemen söyleyelim ki, 1921 yılında 61 ilimiz/vilayetimiz vardır. Bunların tamamı, Rize ilimize coğrafi anlamda verilen “Lazistan” sözcüğünün dışında, bugüne aykırı herhangi bir isimlendirme yoktur. Bu konuda iki yoruma bakalım:
*Av. Hüseyin Aygün (Eski Tunceli milletvekili): “1921 Anayasası, temel birim olan ‘vilayet’e yerelde ‘özerklik’ tanıyordu” diyor. Tamamen ideolojik bir yorum.
*Yusuf Halaçoğlu “1’inci Meclis ve Anayasa’da ‘özerklik’ vaadi iddiası üzerine: “Orada geçen ‘muhtariyeti haizdir’ ifadesi özerklik anlamına gelmemekte, tüzel kişiliği ifade etmektedir. [Tüzel kişilik, il veya ilçenin siyasi temsili değil, bir şirket veya dernek tüzel kişiliği gibi hizmetin temsilidir. Bunun için de valinin denetimine tabidir. S.S.] Nitekim bugün de TBMM’nin çıkardığı kanunlar çerçevesinde vilayetler tüzel kişiliği haizdir. Nitekim 12. maddede vilayet meclislerinin [il genel meclisleri S.S.], bugün de olduğu gibi vilayet halkından oluşacağı belirtilmiştir. Keza 14. maddede de vilayette, devletin umumi ve müşterek işlerini yerine getirmek üzere Büyük Millet Meclisi hükümetince bir vali tayin olunacağı hüküm haline getirilmiştir. Vilayetler bugünkünden farklı bir yönetime sahip değildir.”
Şimdi de 1921 Anayasasının özerklikle ilgili maddelerine kısaca bakalım:
“MADDE 11- Vilayet mahalli işlerde manevi şahsiyete ve muhtariyeti sahiptir. Dış ve iç siyaset, şer’i, adli ve askeri işler, uluslararası iktisadi ilişkiler ve hükümetin genel vergileri ile birden fazla vilayeti ilgilendiren hususlar istisna olmak üzere Büyük Millet Meclisi tarafından konacak kanunlar gereğince vakıflar, medreseler, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve idaresi vilayet şûralarının yetkisi içindedir.
(12 ve 13. Maddeler rutin işlerden olan iç organların ve makamların seçimleriyle ilgilidir.)
MADDE 14- Vilayette Büyük Millet Meclisi’nin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından tayin olunup, vazifesi devletin genel ve ortak görevlerini yerine getirmektir. Vali, yalnız devletin genel görevleri ile yerel görevler arasında zıtlaşma/aykırılık meydana gelmesi durumunda müdahale eder.
MADDE 15- Kaza (ilçe) yalnız idari ve inzibati cüzü olup manevi şahsiyeti haiz değildir. İdaresi, Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından atanmış ve valinin emri altında bir kaymakama verilmiştir.
MADDE 16- Nahiye, özel hayatında özerkliği/ tüzel kişiliği olan bir manevi şahsiyettir.
MADDE 20- Nahiye şûrası/Meclisi ve yönetim kurulu kazai (yargısal), iktisadi ve mali yetkilere sahip olup bunların derecesi özel yasa ile belirlenir.”
1921 Anayasası 1876 Kanun-u Esasî’yi yürürlükten kaldırmamıştır.
**
Gara’da PKK terör örgütü tarafından kaçırılarak 6 yıldır rehin tutulan 13 ve kurtarma operasyonu sırasında 3 olmak üzere 16 güvenlik görevlimizin kurşunlanarak şehit edilmesi tarifsiz acılara yol açtı. Milletçe yüreğimiz yanmaktadır. İntikamı mutlaka alınmalıdır. Bu acı unutulamaz.
1940 yılında Aksaray’da doğdu. 1962 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu. 1957 – 58’den itibaren Türk Ocakları’nın faaliyetlerine katıldı.
1967 yılında aktif siyasete atıldı. MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yaptı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu’na seçildi ve 12 Mart 1971’e kadar gençliğin eğitim ve teşkilatlanması işlerini yürüttü. 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar MHP’ Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.
1977 yılında Niğde Milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı olarak görev yaptı.
1980 darbesi sonrasında tutuklandı. MHP davasında idamla yargılandı. 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra beraat etti. 1980 – 1995 yıllarında siyasetten ayrıldı. Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti üyeliği ve Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.
1995 seçimlerinde ANAP Aksaray Milletvekili seçildi. 1.5 yıl sonra MHP’ye katıldı, Genel Başkan Yardımcılığı yaptı. 1999 seçimlerinde tekrar MHP’ den Aksaray Milletvekili seçildi. 57. Hükumette Devlet Bakanlığı görevini üstlendi. Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için Mayıs 2000’de bu görevinden ayrıldı.
Halen Milli Düşünce Merkezinde başkanlık yapmaktadır.