Aşılmadıkça diğer sorunların üstesinden gelinemeyecek ülkemizin en öncelikli sorunu nedir?
Doğru, çağdaş, akıl, bilim ve hukuka dayalı gerçekçi bir “sistem” yeniden nasıl oluşturulabilir?
Bu ve benzeri sorulara da yanıt olabilecek düzeyde /derinlikte milletimiz ve devletimiz için yaşamsal değer ve önem taşıyan “sistem” sorunumuzu ele alan yoğun emek ürünü önemli bir araştırma var önümüzde:
“Türkiye’de Sistem Sorunu
Avrupa Emperyalizminden, Doğu-Batı Kıskacına”.
Konuyu;
“Türkiye’deki sistem sorunu, bu sorunun nedenleri, gelişimi ve çözümleri üzerine yapılacak bir çalışmanın dünyada ve Türkiye’de yaşananlardan ayrı olarak incelenmesinin olanaksız olduğu görüşü” ile
yola çıkarak, birinci derecede çok sayıda bilim ve araştırmacının kaynak eserlerinden de yararlanarak ele alan önemli bir çalışmayı, bulduğu gerçekçi çözüm önerileriyle birlikte toplumumuza sunan kültür, düşün, siyaset Devlet Adamı ve yazar Saygıdeğer Rıfat Serdaroğlu Bey’e teşekkür borcumuzu eda etmek en azından bir yurtseverlik gereği olarak görüyorum. Yüreğinize, aklınıza, bileğinize, kaleminize sağlık…
“Türkiye’de Sistem Sorunu Avrupa Emperyalizminden, Doğu-Batı Kıskacına, Ankara, 2001” adlı eserinden ve 2007 yılından bugüne dek binlerce günlük yazılarından başka;
“– Yeni Dünya Düzeni Büyük Ortadoğu ve Türkiye, Ankara, 2004.
– Darağacı (BOP) Türkiye-İran Suriye, 2012, Bilim Gönül Yayını (Rıfat Serdaroğlu, Murat Köylü, Zahide Uçar, Levent Bulut).
– Fetö’den Önce, Ankara, 2016, Altaylı Yayınları.
– Fetö’den Sonra, Ankara, 2016, Altaylı Yayınları”
adlı kitapları da bulunan Sayın Rıfat Serdaroğlu Bey, çalışmasını neden ve nasıl hazırladığını kitabının “Önsöz”ünde şöyle açıklamaktadır:
“Belediye başkanlığı, milletvekilliği, parti yöneticiliği ve bakanlık yaptığım 30 yıla yakın sürede, Türkiye’nin birtakım nedenlerle sürekli tökezlediğine tanık oldum. Bu sıkıntıların kökenine indiğimde ise Türkiye’de ciddi bir sistem sorunu olduğunu, Türkiye’nin sistem tıkanıklığı nedeniyle tökezlediğini, önünün tıkandığını gördüm.”
“Türkiye’deki sistem sorununu aşmak için ‘ne yapmalı’ sorusu ise beni, olaylara daha geniş bir perspektif ile bakmaya yöneltti. Türkiye’de yaşanan ve sistem tıkanıklığı nedeniyle aşılamayan sorunlar kadar, sistemin kendisi de dünyadaki gelişmeler ve çıkar çatışmalarıyla doğrudan ilgiliydi. Başka bir deyişle, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu üzerinde dönen oyunlar isim ve yöntem değiştirmiş olarak sürüyor ve Türkiye bu oyunları bozabilecek, kendini koruyabilecek tedbirleri, işlemeyen sistemleri nedeniyle alamıyordu.”[1]
Bu durumu özgün ifadesiyle yazarımız şöyle özetliyor:
“Türkiye, siyasi çalkantılara ve insanlık tarihinin en hızlı teknolojik evrimine şahit olunan 20. yüzyılda, yenik bir imparatorluktan, güçlü bir cumhuriyet yaratmakla kalmamış, bir dizi reformla sosyal hayatını ve ekonomik yapısını da değiştirmiştir.
* Yüzyılın başında tuz ve tütünden başka hiçbir ihraç ürünü olmayan,
* Nüfusunun % 95’i okuma-yazma bilmeyen ve
* Kişi başına milli geliri 40$ olan bir imparatorluk,
* Yüzyılın sonunda dünyanın 16 büyük ekonomisine sahip,
* Halkının %84’ü okur-yazar,
* Çağdaş ve modem bir devlet haline gelmiştir.”
“Türkiye 20. yüzyılın en başarılı devletidir. Sadece komşularını değil, tüm dünyayı düşündüğümüzde dahi böyle bir örnek yoktur. Zira Türkiye bu başarıyı demokrasi içinde yakalamıştır. Bugün dünyada halkı Müslüman 55 devlet arasında laik, demokrat ve gelişmiş tek ülke Türkiye’dir. Türkiye 20. yüzyılda büyük bir sınav vermiş, büyük sıkıntı ve mücadelelerle bu günkü konumuna ulaşmıştır. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda 13.000.000’luk nüfusunun sadece 600.000’ni okur-yazar olan, sanayisi, sanayicisi ve sermayedarı olmayan Türkiye bu başarıyı;
– I. Dünya Savaşı ertesinde yaşadığı yoksulluklara,
– II. Dünya Savaşı’nın getirdiği tüm olumsuzluklara,
– Demokrasisinde zaman zaman yaşadığı kesintilere,
– 1960’lı yıllardan itibaren üzerinde oynanan oyunlara,
– Kıbrıs sorunu nedeniyle maruz kaldığı ekonomik yaptırım ve kayıplara,
– 1960’lı yıllardan beri ülke üzerinden geçen uyuşturucu trafiğinin yarattığı çok yönlü sorunlara,
– 1983’ten beri boğuştuğu teröre ve bu nedenle uğradığı muazzam kaynak kaybına,
– Ortalama % 2.6 gibi yüksek bir nüfus artış oranı ve köylerden kentlere gerçekleşen plansız büyük göçe,
– Ve hepsinden önemlisi, hızlı ve sağlıklı çalışmayan bir devlet sistemine, rağmen yakalamıştır.
“21. yüzyıl, 20. yüzyıldan da hızlı gelişim ve değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl olacaktır. Küreselleşen dünya düzeni içinde ulus-devletlerin görev ve işlevleri değişmektedir. Gelişmiş dünya devletlerinin hepsi bu değişime paralel yeniden yapılanma çalışmaları içindedirler.”
“Türkiye ise, küreselleşen dünya koşullarına uygun devlet yapısı bir yana, henüz 20. yüzyılın klâsik ulus-devlet anlayışı içinde, sağlıklı ve hızlı işleyen bir devlet yapısını gerçekleştirememiştir. Zaten bunu gerçekleştirebildiğinde, her gelişime açık olacak ve çağın gereklerine kolayca ayak uydurabilecektir.”
“21. yüzyılda Türkiye’nin büyük hedefleri vardır. Türkiye bu hedeflere ulaşmak zorundadır. Aksi takdirde tekrar 19. yüzyıldaki hasta adama dönüşmesi kaçınılmazdır. Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için gerekli olan ise, siyasi istikrar ve işleyen bir devlet sistemidir.”[2]
Bunun için yeniden yapılanmak gerekiyor. Bu arada bunun “kapsamı ne olmalıdır” sorusunu ise, Yazarımız “Türkiye’de Sistem Sorunu” eserinde şöyle yanıtlıyor:
“Devlet sistemini bir bütün olarak düşündüğümüzde bu sistemin iki ana bölümden oluştuğunu görürüz.
* Devletin rejimini, siyasi yapılanmasını oluşturan siyasi bölüm,
* Ekonomik faaliyetlerin kurallarını belirleyecek ekonomik rejimi düzenleyen, ekonomik bölüm.”
“Sistemin siyasi bölümü;
– Anayasa,
– Bu anayasanın felsefesine uygun bir seçim sistemi,
– Meclis içtüzüğü ve
– Siyasi partiler kanunundan oluşur.”
“Ekonomik bölüm ise, eğer hedeflenen ekonomik rejim liberalizm ise, serbest piyasa ekonomisinin sağlıklı ve yozlaşmadan gelişmesini sağlamak için oluşturulacak kurumlar ve oto denetim mekanizmaları ile ilgili mevzuattan oluşacaktır.”
“Bu yeniden yapılanma, yeni bir sistem oluşturma çalışmalarının her aşamasında göz önünde tutulması gereken ilkeler ise;
* En ileri düzeyde demokrasiyi sağlamak,
* Süratli işleyen bir devlet sistemi kurmak ve
* Siyasi istikrara zemin hazırlayacak araçları doğru seçmek olmalıdır.”[3]
“21. yüzyılda Türkiye, biran önce yeniden yapılanmasını gerçekleştirerek, küresel ekonominin getirdiği yeni şartlara uygun olarak gelişmek zorundadır. Bu gelişim sürecinde de kendi çıkarlarını, bulunduğu bölgedeki güç mücadelelerine rağmen korumayı öğrenmek ve doğru politikalar uygulayarak, 1960’dan sonra olduğu gibi mücadele eden tarafların arenası haline gelmekten kurtulması lazımdır.”
Diyen Sayın Serdaroğlu, çözümü de şöyle önermektedir:
“Bunun tek anahtarı, milli birlik ve beraberliktir!
Bu nedenle Türkiye yeniden yapılanmasını sağlayacak yeni anayasal sistemini toplumsal bir uzlaşma içinde gerçekleştirmeli, bu uzlaşmanın oluşması için de Türk halkına dünyanın gerçekleri, resmi tarihin dışında anlatılmalıdır. Türk milleti zekidir. Bu gerçekler kendisine anlatıldığında, siyasetçilerden de bürokratlardan da daha sağduyulu davranacaktır. Ve Türkiye Cumhuriyeti, yeniden yapılanmasını, ülkenin gelecek perspektiflerini; Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Tatarıyla, Türk Milleti olarak gerçekleştirecektir.”[4]
Çağımızda bağımsızlık güçlü bir ekonomi ve insan haklarına saygılı bir demokrasi ile dünya devletleri ailesinin saygın ve eşit haklara sahip bir üyesi olmak öncelikli hedefimizdir. Türkiye Devleti’nin resmi hedefleri Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1999 TBMM açılış konuşması ile tarihe geçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 21. yüzyıldaki resmi hedeflerinin açıklanması olan bu metne önemi nedeniyle aynen yer veriyoruz diyerek kitabına alan Yazarımız, konuyu maddeler halinde şöyle sıralamaktadır:
“- Türkiye demokratik, laik, üniter bir devlet olma vasfını koruyacaktır.
– Türkiye, eğitim alanında yaptığı hamleyi kültür alanına da yansıtarak evrensel uygarlığın gelişimine zengin katkılarda bulunmaya devam edecektir.”[5]
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 21. yüzyıldaki resmi hedefleri bunlardır. Metin madde madde dikkatle incelendiğinde, tamamının yeniden yapılanma ile ilgili olduğu, bu hedeflere ulaşmamızı sağlayacak değişim içinde; kurumlar arası uyum ilkesi içinde, aksamadan, hızla çalışan bir devlet sistemi gerekmektedir.
Bu değerli ve önemli eseri milletimize kazandıran siyasetin ordinaryüsü Sayın Rıfat Serdaroğlu Bey’den, her kesim ve yaştan yurtsever insanımızın öğreneceği çok şey olduğuna inanıyor ve şimdiden iyi okumalar diliyorum.
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] “Türkiye’de Sistem Sorunu Avrupa Emperyalizminden, Doğu-Batı Kıskacına, Ankara, 2001”, Önsöz’den.
[2] “Türkiye’de Sistem Sorunu”, s.2-3.
[3] “Türkiye’de Sistem Sorunu”, s.438.
[4] “Türkiye’de Sistem Sorunu”, s.457.
[5] “Türkiye’de Sistem Sorunu”, s.431-434.
İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdiği 1970’den günümüze “Kur’an Araştırmaları” yapıyor.
Bu çalışmalarıyla “Kur’an’ı Kur’an’dan Kur’anca Anlamak” yöntemini Kur’an’dan oluşturdu. Bu yöntemle;
Kur’an’ı İlahi Mantığı Ve Kendi Bütünlüğü İçinde;
Kavram bütünlüğü + Konu bütünlüğü + Sistem bütünlüğünde anlayıp anlatan konuşmalar yapıyor, makaleler ve kitaplar yayınlıyor.
Hâlen “Konulu Sistematik Kur’an Sözlüğü” çerçevesinde kitap çalışmalarını sürdürüyor.
Eserleri:
1) GAZİ MUSTAFA KEMAL’İN İSLAM /KUR’AN KÜLTÜRÜ (1 ve 2. Baskı, 2013), TOGAN Yayınları.
2) Akıl ve Bilim Işığında DİNLER VE DÜNYA EGEMENLİĞİ (Haziran 2013), TOGAN Yayınları.
3) Bilim ve Kur’an Dilinde KALP /AKIL (Mart 2014), TOGAN Yayınları.
4) MİLLİ İRADE NEDİR? (21 Yazar ile birlikte), İstanbul, 2014, ELMADAĞI Yayınları.
5) ATATÜRK, İSLAM ve LAİKLİK (Cumhuriyet Dönemi Din Öğretimi ve Eğitimi), İstanbul, 2015, ELMADAĞI Yayınları.
6) AKLIN KAYNAĞI İSLAM’DA BEYİN (SADR), Bilim ve Kur’an Dilinde, 2014, İstanbul, NERGİZ Yayınları.
7) İSLAM’DA ADALET (Adl, Kıst, Mizan, Hakk, Vasat), Temmuz 2015, NERGİZ Yayınları.
8) “Tarihsel Olaylarla AKIL TUTULMASI KİTLENME”, İstanbul, 2017, NERGİZ Yayınları.
9) ATATÜRK, İSLÂM VE LAİKLİK, HALİFELİĞİN KALDIRILMASI, İstanbul, 2017, NERGİZ Yayınları.
10) ATATÜRK VE TÜRK KADINI, İstanbul, 2018, NERGİZ Yayınları.
11) ŞEYTAN İÇİMİZDEKİ… DIŞIMIZDAKİ bireysel… küresel, İstanbul, 2019, Ulak Yayınları.
12) “Kur’an’ı Kur’an’dan Kur’anca Anlamak”, (Editör: Abdullah YILDIZ), Kur’an’ın Hayata Müdahalesi (Kitabı içinde: s. 31-38), İstanbul, 2004, Umran Yayınları.
– MİLLİ İRADE BİLDİRİSİ imzacıları kapsamında Ekim 2013 tarihinden beri MİB çalışmalarına ”Milli İrade Birliği” sitesine yazıları ve konuşmalarıyla katılmıştır.
– 1968-1969 yıllarında İSLAM MEDENİYETİ adlı aylık dergiyi yayınlamak.
– Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 15 günde bir yayınlanan DİYANET GAZETESİ’Nİ 1970’de kuruluşunu gerçekleştirerek, aynı zamanda aylık DİYANET DERGİSİ’NİN de bir süre yayınını sürdürmüştür.
– Aylık UMRAN Dergisi’nde 1998, 1999 yıllarında “Kur’an Kavramlarını Kur’anca” ele alan makaleleri yayınlanmıştır.