Vay be!
Nereden nereye…
Sosyal medyada gezinirken
rast geldim o fotoğrafa.
Korku ve endişe dolu gözlerle
etrafa bakıyordu.
Elleri ve vücudu
dışkılara bulanmıştı.
Filmlerdeki dublörler gibi çakmaları vardı.
***
Saraylarda yaşıyordu.
Elini oynattığında yüzlerce insan
hazır ola geçiyordu.
Sokaklarda yürüdüğünde insanlar
ona dokunmak için birbirlerini eziyordu.
Ona dokunanlarda bir sevinç bir sevinç…
Kanguru gibi zıplayarak
uzaklaşıyordu yanından.
Hatta bazıları ona dokundu diye
zıplayana dokunmak için hamle
yapıyordu.
Kafasına estikçe suikast haberleri
çıkartıp insanları kendisine daha
çok bağlıyordu.
Allah tarafından özel gönderilmiş
olduğuna inanan kekolar bile vardı.
***
Asıyordu kesiyordu.
Yargıçlar ona sormadan ceza kesmez,
medya ona sormadan manşet atmazdı.
Hele bir oğlu vardı
tam sapık tam şerefsizdi.
Babasına güvenip,
her türlü pisliği yapıyordu.
Oğlu bile dublör kullanıyordu.
***
Sonra ne olduysa oldu.
Bir lağım çukurunda görüntülendi.
Ve daha sonra idam edildi.
Onun adı Saddam Hüseyin ’di…
“Bir hiç… Birlikten dirlik, sevgiden aşk doğar anlayışını benimseyen,
Milli Birlik, Milli Beraberlik ve Milli Ruh peşinden koşan Türkiye Cumhuriyeti delisi…”