Şahin Mengü : Adaylıkları belli olan kişiler görüldüğü gibi partilerin genel başkanları. Cumhuriyet Halk Partisinin de Genel başkanının aday olması gerekir. Kemal bey ben olmam diyorsa o zaman Genel başkanlık makamını boşaltması gerekir.
15 Temmuz darbe girişimi ile başlayan ve sonrasında referandumla devam eden süreçte gerek ülkemizde gerekse dünyada baş döndürücü hızda gelişmeler yaşanıyor.Ülkenin ana muhalefet lideri adaleti aramak için sokaklara çıkıyor,Zarrab yargılandığı davada Türkiye’de ki rüşvet çarkını tek tek açıklıyor.Türkiye gerek ekonomik gerekse siyasi açıdan bir uçuruma doğru sürükleniyor.
Ben de bu yoğun gündemi yorumlaması için Türk siyasetinin deneyimli ismi,23.Dönem CHP Manisa Milletvekili, avukat Şahin Mengü ‘ye başvurdum ve aklıma takılan soruları birer birer sordum. Şahin Mengü, sorularımı şöyle cevapladı :
Adalet yürüyüşü hakikaten toplumdan büyük destek gördü. Benim kişisel kanım yürüyüşün Ankara’dan İstanbul’a değil İstanbul’dan Ankara’ya olması gerekirdi. Çünkü Türkiye’nin başkenti Ankaradır. Ama ona rağmen yürüyüş sonunda gerçekleştirilen miting çok muhteşemdi. Fakat bu mitingden sonra halkın Adalet isteği maalesef canlı tutulamadı. Hâlbuki adalet talebi Yüksek Seçim Kurulu’nun tam kanunsuz olarak verdiği karardan sonra Yüksek Seçim Kuruluna yapılsaydı Türkiye’de bugün bambaşka şeyleri konuşuyor olurduk. Zira adalet arayışı bugünkü yönetim anlayışına karşı verilen tepkidir. Parlamenter demokratik rejim tekrar tesis edilmediği sürece insanların yansız ve tarafsız, tam bağımsız bir yargı arayışı sürüp gidecektir. Tam bağımsız yargı kişi güvenliğinin teminatı olduğu gibi, yabancı yatırımcı da gelmeyecektir.
Her günü yaşandığı koşullar içinde değerlendirmek gerekir. Bizlerin veya bazı insanların Genel başkan değişsin demesiyle Genel başkan değişmez. Önce ortaya iddia sahibi bir genel başkan adayının çıkması lazım. Bu yokken genel başkan değişsin demek gerçekçi değildir.
Adalet Yürüyüşünü Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığını perçinlemek için yaptığı değerlendirmesine katılmıyorum. Bu niyetle yürüyüşe başladığını zannetmiyorum. O gün için böyle bir hava yaratıldı. Bu doğrudur. Yukarıda da söylediğim gibi yürüyüşe bu maksatla başladı yargısına katılmıyorum. Çünkü yürüyüş fiyaskoyla da bitebilirdi. Genel başkan değişikliği bir ihtiyaç olabilir ama söylediğim gibi önce tutarlı ne istediğini bilen hedefleri olan bir genel başkan adayına ihtiyaç vardır. Böyle bir aday ortaya çıkmadığı sürece genel başkan değişikliği zordur.
Benim Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimine karşı muhalefet yapmamın nedeni, CHP’nin bugünkü yönetiminin partinin kuruluş felsefesinden sapmasıdır. Yoksa benim kişilerle şahsi bir sorunum yoktur. CHP’nin tarihinde utanılacak hiç bir şey yokken, biz 1930 ların CHP si değiliz demek bir reddi mirastır. Elbette ilkelerimizi gelişen dünya koşullarına göre yorumlayacağız ama bu onları reddetiğimiz anlamına gelmez. Ancak dünyanın geldiği nokta 6 oku oluşturan ilkelerimizin ne kadar geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Ben CHP’liyim 1967 parti girişliyim. Vatan partisi ile hiçbir ilgim yoktur. Sıkı ilişkim olduğunu söyleyip de ispat edemeyenler aşağılık müfterilerdir. Vatan partisine geçmem söz konusu değildir. Böyle bir şey aklımın köşesinden bile geçmez/ geçmedi de.
Seyit Rıza bir emperyalist uşağıdır. Dersim olayları tam da genç Türkiye Cumhuriyeti Hatay meselesine yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Bu da Seyit Rıza’nın tasmasının emperyalistlerin elinde olduğunun açık göstergesidir. Buna Kılıçdaroğlu tepki vermeyerek büyük yanlış yapmıştır. Bir partide çok seslilik başka şeydir. Tarihi gerçekleri çarpıtmak başka şeydir. Ayrıca böyle tarihi olaylar ile ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Kurultay’ı bağlayıcı bir karar almadığı müddetçe kimse farklı bir açıklama yapamaz. Partiye ne için böyle Atatürk düşmanlarının alındığını bilemem, ama eğer bunun sebebi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan oy almak ise, bizim o bölgedeki adaylarımızı halk çocuklarından seçmek olmalıdır. Ağalar ve derebeyleri ile yani mütegallibeden yana olursak o bölgede halktan oy alamayız.
CHP fabrika ayarlarına yani özüne döndüğü zaman her hangi bir sorun kalmaz. Tabii fabrika ayarlarına dönmek demek parti ilkelerini 1923 deki dünya görüşü ile değil günün şartları içinde değerlendirmek gerekir.
15 Temmuz bir darbe girişimi olduğu tartışmasızdır. Asıl üstünde durulması gereken konu “esir alınan” bir Genelkurmay başkanının hala görevde kalıyor olmasıdır.
FETÖ ilk okul mezunu bir meczuptur.Onun peşinden giden insanlara acıyorum. FETÖ olsa olsa birilerinin Türkiye’yi karıştırmak için kullandığı bir adamdır. Yoksa onun zeka ve kültürü bu kadar büyük bir güç olmasına imkan vermez. Ama yıllardır bu memleketi yönetenler bir meczuba layık olmadığı değeri vermişlerdir. Asıl üstünde durulması gereken nokta budur. Çok uzun zamandır FETÖ’yü duyardık ancak bu boyuta gelebileceği aklımın köşesinden bile geçmezdi.
Zarrab olayı öyle milli bir mesele değildir. Olay ABD nin İran’a uyguladığı ambargonun ABD bankacılık sistemi de kullanılarak bazı kişi ve kuruluşlarca delinmesi davasıdır. Ceza alacak Türkiye değil olaya karışan bankalar ve kişilerdir. Dolaylı yoldan da bankalara uygulanacak büyük parasal cezalar nedeniyle dolaylı olarak bizim ekonomimize verecekleri zarar söz konusu olacaktır.
Cumhurbaşkanı’nı olayın bu kadar üstünde durmasının sebebi kendi bakanlarının ve yakınlarını adının davalar da geçmesidir.
Daha fazla gerilmez. Bir müddet daha böyle gider ve zamanla yumuşar. Ama burada dikkat edilmesi gereken konu, bu gerilimi çözmek için Türkiye’nin olmadık tavizler vermemesidir.
Siyasi yelpazede Adalet Partisi ve Anavatan Partilerinin erimelerinden sonra merkez sağda büyük bir boşluk oluştu. AKP de bu nedenle iktidar olabildi. Meral Hanımın toplum nazarında bir karşılığının olduğu tartışmasız. İYİ partinin beklendiği gibi % 20lerde oy alması AKP iktidarını bitirir. Tabii seçimler sonrası AKP karşıtı olan partilerin akıllı davranmalarına geçen seferki gibi AKP’nin oyununa gelmemeleri gerekiyor.
Bana İYİ partiden herhangi bir teklif gelmedi. Benim CHP li olduğumu beni tanıyan herkes bilir. Cevabımda teşekkür ederek HAYIR olurdu.
Döviz ve altın yükselişte. Her ne kadar iktidar tarafından gizlenmeye çalışılıyorsa da ekonomik kriz ülkeyi çoktan sardı. 2018 yılının ekonomik açıdan çok kötü geçeceği belli. Bu konuda fikriniz nedir? Bu krizi nasıl aşarız.
Para yabancı paralar karşısında iki nedenle değer kaybeder nbiri konjektürel olaylar yani ülkenin gerek komşuları ile gerekse diğer devletlerin hiçbirisi ile ilişkileri düzgün değil. AKP iktidarı Ortadoğu’nun lideri olmak ham hayaliyle komşu ülkelerin içişlerine müdahil olmaya başladı. Bu gerginlik de insanlarımızın kuvvetli paralara doğru hareketlenmesine neden oldu. Birde yapısal bozukluklar vardır. Tayyip Erdoğan’ı birileri kandırıyor. Amerika’nın büyük krizden inşaat sektörüyle çıktığını söylemişler. O nedenle de Tayyip Bey duble yollar, havaalanları yaparak ekonomide düze çıkacağımızı zannediyor. Bu büyük yanılgıdır. Üretmiyorsanız, yani devamlı istihdam sağlayacak yatırımlar yapmıyorsanız yabancı yatırımcıya hukuk güvencesi vermiyorsanız yabancı yatırımcı da gelmeyecektir. Gelenler sadece fonlama yapmak için gelip, borsaya girip kar ettikleri anda çıkacaklardır. Ayrıca tarımı kendi elimizle bitirdik. İşsizliğin bir nedeni de köylerdeki genç nüfus, tarım insanımıza geçim sağlamadığı için tarım alanlarını terk edip, büyük kentlerin varoşlarına vasıfsız ucuz emek olarak geliyorlar. 2018 de bunun düzeleceğine dair herhangi bir işaret olmadığı gibi 200 milyar dolar dış borç ödememiz var. Bunu sağlayabilmek için gene borç alacağız, yani borcu borçla ödeyeceğiz. Birde buna Amerika’daki davada Türk bankalarına çıkacak cezalarda eklenirse ki, öyle olacağı görülüyor, durum daha da vahim bir hal alıyor. Türk parasının yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi, akar yakıtı ve elektriği daha pahallıya elde edeceğimiz anlamına geliyor,üretimde kullandığımız ve fakat ithal ettiğimiz ara malların fiyatlarını arttıracağından buda bütün üretim maliyetlerini etkiliyor ve bu nedenle ihracat rakamlarımız düşüyor. Sonuç olarak 2018 bu yıldan daha da kötü olacak.
Hiçbir iktidar ekonomi kötü gittiği dönemde zorunluluk olmadığı müddetçe erken seçime gitmez. Erken seçim kararını alabilecek çoğunluk sadece AKP de var, bende onların bu durumda bir erken seçime gideceklerine inanmıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinde ki erime Devlet Bahçeliyi gerek kendisini ve gerekse partisini parlamentoya sokabilmek umuduyla bu yola girdiğini düşünüyorum. Hele İYİ parti kurulduktan ve gelen kamuoyu araştırmaları MHP’yi baraj altı gösterirken, Bahçeli’nin yapabileceği bir şey kalmadığı inancındayım, ama bu çaba da MHP’yi kurtarmayacaktır. Çünkü Tayyip Erdoğan bu birlikteliğin kendisine oy kaybettirdiğini kesin olarak tespit ettiği anda bu birliktelikten vazgeçip MHP’yi yapa yalnız bırakacaktır.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı belli olan Erdoğan ve Akşener var. CHP ve diğer muhalefet partileri bu konuda sessizliği koruyor. Sizce CHP’de kim aday olur ya da olmalı.
Adaylıkları belli olan kişiler görüldüğü gibi partilerin genel başkanları. Cumhuriyet Halk Partisinin de Genel başkanının aday olması gerekir. Kemal bey ben olmam diyorsa o zaman Genel başkanlık makamını boşaltması gerekir. Cumhurbaşkanı adayı kim olacak ise parti genel başkanının da o olması gerekir. Bence en büyük yanlış gene Ekmelettin İhsanoğlu gibi Cumhuriyet Halk Partisine hiç yakışmayacak bir adayın gösterilmesidir. Bence sağlık sorunlarını aştığı takdirde Baykaldır.
İş hayatında böyle durumlar olur. Bu basın özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bir Cumhurbaşkanı bir enchorwomen’ın söyledikleri ile uğraşıyorsa sorun buradadır. Elbette bu konuları konuştum; ama artık geride kaldı şimdi kendisine bir yol seçti orada devam ediyor.
Türkiye’nin Suriye politikası başından yanlış idi. Şimdi bölge ülkeleri ile görüşmesi doğru bir harekettir. Ama bu üçlü görüşmeler tek başına Suriye sorununu çözmez Birleşmiş Milletler gözetiminde varılacak bir çözüm kalıcı olur. Bu coğrafya da bütün emperyalistleri 1920 Londra konferanslarından beri emelleri vardır.
Türkiye’nin Suriye politikasının çökeceği daha başından belli idi. Araplar hiçbir zaman Türkiye’ye sempati beslemezler. Arapların liderliğini MISIR yapar. Bizim Ortadoğu’nun lideri olmak ham hayalimiz hiç tarih bilmeyen cahillerin ham hayalidir. Bu çöken politika toprak kaybına neden olmadıkça iç siyasete çok büyük oranda yansımaz. Ama bölge ülkeleri ile ticari ilişkilerimizi etkileyecektir.
Türkiye’nin temel politikası “yurtta sulh cihanda sulh” olması gerektiğine göre komşularla iyi ilişkiler kurmak bölge barışı için şarttır.
UYARI:Söyleşinin yayın hakkı Medya Siyasete aittir.Medya Siyaset kaynak gösterilmeden söyleşinin tamamı yada bir kısmı yazılı,görsel basında yada internet sitelerinde yayınlanamaz.
Portre / Şahin Mengü ;
23.Dönem CHP Manisa milletvekili
4 Nisan 1948’de Kastamonu İnebolu’da doğdu. Babasının adı Bekir, annesinin adı Habibe Süreyya’dır.
Avukat; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
Serbest avukat olarak çalıştı. Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri ve Türk Eğitim Derneği Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.
İyi düzeyde İngilizce bilen Mengü, evli ve 2 çocuk babasıdır.
*Editör Notu:Şahin Mengü Aydınlık gazetesindeki köşe yazılarına son vermiştir.Sitemizde her salı ve cumartesi köşe yazıları ile sizlerle olmaya devam edecektir.
Nevşin Mengü yü çok seviyoruz