2017 yılının şaibeli anayasa referandumu ve 2018 seçimleri sonrası dönüştürülen sistem siyaseti de kilitlemiş bulunuyor.Olguların değil algıların biçimlendirdiğisistem içerisinde her türlü bencillik ve fırsatçılık kendine yer bulabiliyor.Dolayısıyla eşitlikten, adaletten yoksun sistemin bütün yükünü taşıyan sabit ve dar gelirlilerinçığlıkları büyüyor.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sayfasında yer alan‘Faaliyette Olan Siyasi Partiler’ listesi incelendiğinde;2020 yılı 26 siyasi parti kurulumu ile son 20 yılın en çok siyasi partisinin kurulduğu yıl olmuştur.14.08.2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ülkenin 17. siyasi partisi olarak kurulmuştu. Aralık 2020 sonu itibariyle ülkemizdeki siyasi parti sayısı 107 olmuştur. İşte bu hormonlu büyüme yazımın başlığını oluşturmuştur.
Bulunduğumuz yerde ülkeyi yönetenlerin oyları düşüyor, muhalefetin oylarında beklenen artış sağlanamıyor, kararsız oylar ise sürekli artıyor.
Seçimlere katılan siyasi partilerin oylarınınsayımında 0-1 arasında oy alanların toplamı ‘diğer’ adı altında değerlendirilmektedir.Örneğin 24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerinde diğer partilerin oylarının toplamı yüzde 2 olmuştur.Son süreçte yapılan kamuoyu anketlerinde de bu sonucun değişmediği gözlenmektedir.
Anketlere göre mevcut siyasi partilerin 7’si yüzde 1’in üzerinde oy alabilecektir.Şimdi kalan 100 partinin tamamının seçimlere katıldığını varsayalım. Diğer partilerin toplam içindeki oy oranları yüzde 2 olduğuna göre herbir partiye düşen oy oranı ortalama 0,02 olacaktır.Yani ülkemizde diğer oylar adı altında 0,02’lik oy potansiyeline sahip 100 tane siyasi parti bulunmaktadır.Üstelik böyle bir tabloda kuruluş aşamasında olan yeni partiler de söz konusudur.
Öyleyse bu partilerin kuruluş amaçları nedir?
Bilindiği üzere iktidar cephesi oylarındaki düşüş sebebiyle bir süredir genişleme arayışlarını sürdürmektedir. Bu bağlamda yüzde 1’in üzerinde oy oranına sahip Saadet Partisi (SP) ile yapılan görüşmelerin sonucu merakla beklenmektedir.Öte yandan bu süreçte anamuhalefet partisinin bölünmesi çalışmaları da sürdürülmektedir.Nitekim Muharrem İnce’nin kuracağı partide yer almak üzere Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’den üç milletvekili istifa etmiştir.
Düşünelim kendisini Cumhurbaşkanı adayı yapmış partisinden ayrılan ve yeni bir parti kurma aşamasına gelen İnce’nin asıl amacı nedir?
Partiler elbette demokrasilerin vaz geçilmez unsurlarıdır. Ancak egemenliğin millete verilmediği, meclisin işlevsizleştirildiği bir yönetimde bu durum düşündürücüdür. Dolayısıyla bu parti bolluğu kimin işine gelmektedir?
Yaşam koşullarının zorlaştığı ve durumundan memnun olmayanların oranının sürekli arttığı bir ülkede, amaçlarının memlekete hizmet olduğunu söyleyerek yola çıkan 0,02’lik koltuklar neden bir araya gelemez ve daha güçlü birliktelikler oluşturmazlar?
Hepsinden önemlisi halen anketlerde AKP’nin birinci parti konumunu koruması, ülkede etkili muhalefet yapılmadığının göstergesi değil midir?
Gelinen aşamada bütün partiler gözlerini artan kararsız oylara dikmişgözükmektedirler.Yani yüzen oylara… Maalesef yüzen oylara erişebilmek adına kendileri de yüzen partilere dönüşmüşlerdir.
Kurulma aşamasındaki siyasi partiler ve anketlere göreortalama 0,02’lik oy oranına sahipsiyasi partilere gelince;onların hesapları siyasi pazarlıklar, transferlerve benzeri hamlelerle kendilerine yer edinebilmek…Öyle görünüyor ki tek adam yönetiminde çok partili hayat doludizgin ilerliyor.
Milli egemenlikten söz edip egemenliği elinde tutmaktan geri durmayan;il/İlçe başkanlarını atayan, milletvekili listelerini oluşturan ve parlamenter sistemin bugünlere gelmesinde etkisiz kalanlar ile kurulmuş ve kurulmakta olan siyasi partilerin tamamı demokrasinutukları çekmektedirler. Kendi partisinde parti içi demokrasiyi sağlayamamış bu partiler ülkeye demokrasi getirecekler öyle mi? Hem de güçlendirilmiş parlamenter sistem getirecekler… Buna kargalar bile güler.
Oysa demokrasi için, kuvvetler ayrılığı için, bağımsız yargı için,daha adil ve eşit yaşam koşulları için, özgür basın ve insan hakları için, özetle Türkiye Cumhuriyetini kuran büyük Atatürk’ün söylem ve eylem bütünlüğü çizgisinde bağımsız ve çağının seçkin bir ortağı olabilmek için bölünmek değil, birleşmek gerekiyor.
Yazık değil mi, her karışı şehit kanlarıyla sulanmış bu güzel vatana. Yazık değil mi geleceğimizin aydınlık bakışlı çocuk ve gençlerine, yazık değil mi?
“…Yazık sana ağlamayan şiire,
Yazık sana titremeyen vicdana,
Yazık sana uzanmayan ellere,
Yazık seni kurtarmayan insana.”(Mehmet Emin Yurdakul)
Türkiye hiç bu kadar karanlık bir süreç yaşamamıştı. Bütün bu yaşananlar insana Büyük Ortadoğu Projesi’nin; böl, parçala, yönet politikalarını anımsatıyor.
Rize’de doğdu. İlk, Orta ve Lise öğrenimini Rize’de tamamladı. Lisans Eğitimini İşletme alanında, Yüksek Lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Yönetimi ve Denetimi alanında tamamladı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Yönetimi ve Politikaları Ana Bilim Dalı, Eğitim Yönetimi ve Teftiş Doktora Programına devam etti. Eğitim işkolunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. Şubat 2019 tarihinde kamudaki görevinden emekli oldu.
Yazın hayatına çeşitli dergi ve antolojilerde yayımlanan şiirleri ile başladı. 2004 yılında “TODAİE Hazırlık Kılavuzu” adlı Orta Doğu Amme Enstitüsü Sınavlarına Hazırlık Kılavuzu yayımlandı. İlk şiir kitabı;“Karanlığın Elleri”2008 yılında, ikinci şiir kitabı; “Yasak Elma” 2016’da yayımlandı.
Eğitimci, Şair ve Yazar’ın okul öncesi eğitim çocuklarına yönelik hazırladığı “Can Okulda Dizisi” olarak altı adet hikâye kitabı (Okul Heyecanı, Okulda İlk Gün, Can ve Cansu, Görüyor Öğreniyoruz, Balonlarla Dans ve Can Partiyle) 2017 yılında yayımlandı.
“Çağları Delen Önder Atatürk” dizisinin ilk kitabı olan “Altın Saçlı Çocuk” romanının birinci baskısı Ocak 2019 yılında, ikinci baskısı Ağustos 2019 ve üçüncü baskısı Kasım 2019 yılında yayımlanmıştır. Serinin İkinci romanı “Hayallere İlk Adım” romanının birinci baskısı Ağustos 2019 yılında, ikinci baskısı Kasım 2019 yılında yayınlanmıştır.
‘Kül Rengi Dünya” romanı Kasım 2019 yılında yayımlanmıştır. Ayrıca yazarın, Eğitim Bilimleri alanında bilimsel makaleleri bulunmaktadır ve çeşitli gazetelerde makale yazmayı sürdürmektedir. İki çocuk annesidir.
Türkiye de bu kısır döngü bu tıkanmış siyaset, çözümsüzlük her geçen gün umutsuzluğa itiyor bizleri. Galiba sorun sistemde var olanların karşıt görünüp de birlerini desteklemeleri. Güzel bir analiz olmuş. Umarım katkı sunar.
Makalenin en önemli bolümü sonuç kısmında saklı aslında. BOP’ un böl, parçala, yönet tuzağı. Tuzak, zira BOP’ u oluşturan unsurlar bu planı 50 li yıllarda kurgulamışlar. Bizimkiler ise iki ileri üç geri debelenip duruyor. Derli toplu bir program yok. Kadro var, işlevsel değil. Bir de gereksiz hırs olunca. Benim olsun küçük de olsa olur anlayışı olunca. İnce yi kınıyorum. Bir büyük bölen olacak Ne yazık ki… Oysa bir bilen olabilir, siyaset üstü konuşlanır, ülke kaderini değiştirme yolunda önemli bir misyon üstlenebilirdi. Dedik ya zaaflar, zaaflar…
Yazınızı bir çırpıda okudum. Derli toplu. Hem tespit var, hem de öneri…
Kulaklara küpe olacak nitelikte. Kutluyorum.